Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Zirvelerin Ötesinde

Zirvelerin Ötesinde Bitmek Bilmeyen Zirveler Uyanmak zorundasın. Uyanmak öyle basit bir şey ki, tıpkı sabah uyanmak gibi. Hiç gözlemledin mi...jimnastik yaptığında, bazı egzersizlerde, bazı şarkılarda? Birden uyanıveriyorsun! Gece bitmiştir ve gözlerini açıp yataktan kalkarsın. Manevi uyanışın da bundan farkı yoktur. 20 Nisan 1987, Sabah Sevgili Osho, Bu yaşamda bütün bir bilince erişmediğimiz taktirde ta en başından başlamamız ve tüm insanoğlunun evriminden bir kez daha geçmemiz gerektiğini söylediğinde bu bana çok dokundu. Sannyasin olarak edindiğimiz bu anlık ışık görüntüsü, güzellik ve bilinci tamamıyla yitirmemiz mümkün mü? Antar Ashiko bu çok karmaşık bir soru. Bu hayatta edindiğin her şey seninle kalacak ama bu bir anlık görüntülerle değil, edinimle olur. Ve bu ikisi arasında büyük bir fark vardır. Himalayaların zirveleri binlerce mil öteden bile görünür, bu bir göz atmadır, oysa bu zirvelere ulaşmak bir edinimdir. Bir göz atmak, edinime doğru...

Hiç tanımadan özlüyorum SENİ…

Hiç tanımadan özlüyorum SENİ… Bana göre erkendi beki de. Puslu bir sabaha uyandı gözlerim. Zor bir rüyanın terleri yine yüzüm de. Her gece aynı rüyayı görüyorum. Ellerim sımsıkı, avuçlarım ıslak. Kulağımda hep aynı ses, çığlık gibi, eyvah gibi… Boş sokaklar, evler, merdivenler, kapılar ve bir oda. Hangi sokağa girsem, hangi evin merdivenlerini çıkıp hangi kapıya uzansa elim, hep aynı oda karşımda. O odaya salıyorum bedenimi, kokumu bırakıyorum duvarlarına, elimi sürüyorum. Elimi sürdüğüm yerler dile geliyor sonra. Bilmediğim bir dil, anlayamadığım bir sancı içimde. Yeniden gözlerimi sımsıkı kapatıyorum, başka bir rüyaya kaçıyor gözlerim. O dağın başındayım az sonra; sessiz, rüzgârlı, soğuk, içim üşüyor en çok. Sonra yürüyorum uçurumun kenarına. Ayaklarım kekiklere sürtüyor, ben bastıkça toprağa rüzgâr kekik kokuyor. Şimdi o uçurumun kıyısındayım. Aşağısı bulanık bir deniz. Dalgalar ısırıyor kayaları dişleriyle. Uçsam diyorum, hemen şimdi buradan salsam kendimi, uçsam. Sonra düşüyo...

KALP SANATI

Sevgi Potansiyelini Beslemek -TEŞHİS- Fazlasıyla kafaya takılmış haldeyiz. Tüm eğitimimiz, tüm uygarlığımız kafaya takılmış durumda çünkü kafa teknolojik alanda çeşit çeşit ilerlemeler sağladı ve biz her şeyi bundan ibaret sanıyoruz. Kalp bize ne verebilir ki? Doğru; kalp sana üstün bir teknoloji sunamaz, büyük bir endüstri, büyük paralar kazandıramaz. Sana coşku ve kutlama sunabilir. Sana güzelliğe, müziğe, şiire dair müthiş bir his sunabilir. Sana aşkın ve nihai olarak duanın dünyasının yolunu gösterebilir ama bunlar alınıp, satılabilecek şeyler değildir. Kalbin sayesinde hesap cüzdanını şişiremezsin, büyük harplerde savaşıp, atom bombaları, hidrojen bombaları üretemezsin ve kalbini kullanarak insanları yok edemezsin. Kalp yalnızca yaratmayı, kafa ise yalnızca yok etmeyi bilir. Kafa yıkıcıdır ve tüm eğitimimiz kafada takılıp kalmıştır. Üniversitelerimiz, kolejlerimiz, okullarımız hep insanlığı yok etmekteler. Onlar hizmet verdiklerini sanıyorlar oysa yalnızca kend...

BAŞ İÇİN ÇARELER

Zihni uysallaştırmak ve (ara sıra) onun dışına çıkmak -TEŞHİS- Zihin biyolojik bir bilgisayardan ibarettir. Çocuk doğduğunda bir zihne sahip değildir; içinde sürekli gevezelik eden bir şey yoktur. Bu mekanizmanın işlemeye başlaması neredeyse üç veya dört yıl alır. Ve kızların oğlanlardan daha erken konuşmaya başladığını görürsün. Onlar daha büyük gevezelerdir! Onların biyolojik bilgisayarları daha üstün kalitededir. Bu mekanizmayı bilgiyle beslemek gerekir; geriye doğru dönüp hayatını hatırlamaya çalışan erkeklerin dört yaşlarına, kadınların ise üç yaşlarına doğru bir yerlerde takılıp kalması bu yüzdendir. O noktadan ötesi bomboştur. Sen dünyadaydın; birçok şey olup bitmiş, bir sürü olaylar olmuş olmalı ama kayda geçilmiş hiçbir anı yokmuş gibi görünüyor, bu yüzden hatırlayamıyorsun. Oysa dört veya üç yaşından sonra olanları çok net olarak hatırlayabiliyorsun. Zihin verilerini ebeveynlerden, okuldan, diğer çocuklardan, komşu, akraba, kiliselerden toparlıyor. Her yer...