Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan 13, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bırak Sende Kalayım

Bir fısıltı gibi, bir dua gibi... Kalbinin kuytusunda yankılanmak isteyen bir ses. Zaman bazen sözcüklere sığmaz, kalbin en derin yerinde bir çiçek gibi saklı kalır. Bu şiir, söylenemeyenlerin, göz göze bakıp susulanların, belki de sadece bir bakışla anlatılmak istenenlerin izini sürüyor. Ay ışığının tenimize düştüğü, rüzgarın adını fısıldadığı o anlarda yazıldı... Bırak, Sende Kalayım Ay ışığı gibi süzülürken, Gölgen düşer aklıma. Rüzgarın taşıdığı nefesi, Gizlediğim bahçeni, çiçeklerini... Bırak, sende kalayım. Sana söylesem: Sırlarımı, Aşkımı, Kalbimi, Gizlediğim bahçemi, çiçeklerimi... Bırak, Bırak sende kalayım. Açık pencerem seni beklerken, Güller vazomda sen kokarken, Her kelimem sana, Sana yazılırken... Bırak, Bırak sende kalayım. Söylesem, söylesem... Sana söylesem... Sana ben ne söylesem... Unutulmuş bir yemin gibi, Mühürlenmiş mektuplarım. Adresim — Kalbinin en kuytu köşesi... Bırak, Bırak sende kalayım. Sana ben söylesem: Aşkımı, Kalbimi......

“Rü-ya: Özün Görünen Yüzü” – Bir Kelimenin Peşinde

  Herkesin Bildiği, Kimsenin Anlamadığı Bir Kelime Rüya… Hepimizin bildiği, kimi zaman anlattığı, kimi zaman içinde kaybolduğu bir kelime. Ama gerçekten nedir rüya dediğimiz şey? Bir gece ziyaretçisi mi? Zihnin oyunu mu? Yoksa ruhun kendiyle konuşması mı? Gelin bu kadim kelimenin peşine düşelim: Hem dilin izlerini sürelim, hem de sezgisel anlam alanlarını keşfedelim. 1. Rüya'nın Etimolojik Kökeni: “Görmek” Bugün Türkçede kullandığımız “rüya” kelimesi, **Arapça kökenli “رُؤْيَا” (ru’yâ)**dan gelir. Bu kelime, “görmek” anlamına gelen “رَأَى” (raʾā) fiilinden türetilmiştir. Yani rüya, özünde “görü” , “görme hali”, hatta “manevî görme” anlamını taşır. Zaten klasik metinlerde de rüya çoğu zaman ilahi bir işaret, sembolik bir mesaj, ya da içsel hakikatin perde arkasındaki yansıması olarak görülmüştür. 2. Halk Arasında Rüya: Günlük hayatta rüya deyince genellikle iki şey anlaşılır: Uyurken görülen görüntüler (bilinçaltı ürünleri) Güz...

Bilinç: Cüzde Gizli Olan Kül

  “Parçaları okuyoruz ama bütünü görebiliyor muyuz?” Bilinç, ne yalnızca zihinsel bir faaliyet ne de sadece nörolojik bir süreçtir. O, varoluşun her zerresinde yankılanan kadim bir sır, hem parçayı hem bütünü içinde taşıyan bir varlık halidir. Bu yazıda, bilincin derin doğasına dair bir tefekkür yolculuğuna çıkıyoruz. Cüz ile kül arasındaki görünmez bağı; Kur’an-ı Kerim örneğiyle, idrak ve tefekkür penceresinden ele alıyoruz. Bilginin bilince, bilincin hakikate dönüştüğü bu yazı; içsel bir uyanışı, zihinsel değil ruhsal bir kavrayışı çağırıyor. Oku, düşün, hisset… Çünkü bazen bir kelime, bütünü hatırlatır. – Bilgiden Bilince, Parçadan Bütüne – Bilinç… Ölçülemeyen, tanımlanamayan ama sezilebilen bir varlık hâli. Ne tam anlamıyla kavranabilir, ne de gözle görülür bir yere oturtulabilir. Fakat insan, idraki ölçüsünde onu hisseder. Bilinç, görünmeyen bir hakikatin; her zerrede yankılanan sessiz bir şarkısı gibidir. Bir Nokta Gibi Görünüp Bütünü Kuşatan Bilinç; varoluşun ...