Varlık, bir satranç tahtası gibidir. Siyah ve beyaz, zıtların kadim dengesini taşır. Her taş, bilincin bir yönünü; her hamle, farkındalığın bir adımını temsil eder. Tahtaya bakan göz, aslında kendine bakar. Çünkü bu oyun, dışarıda değil — insanın içinde oynanır. Piyon , uyanmanın ilk kıvılcımıdır. Henüz kim olduğunu bilmez ama ilerlemek ister. Onun adımı kısadır, ama yönü nettir. Cesaretiyle başlar yolculuğa; çünkü bilmez geri dönüşü. Bilinç de böyledir: önce sürünür, sonra yürür, sonunda geçilmez bir çizgiyi aşarak başka bir varlığa dönüşür. At , sezgisel bilincin taşır. Ne düz gider ne eğri; sınırları aşar, kuralları kırar. Zihnin ötesinden bir yerden atlar; insanın aklıyla değil, kalbiyle gördüğü alanı temsil eder. At’ın hamlesi beklenmediktir; tıpkı sezginin birden doğması gibi. Fil , içsel dengenin bilincidir. Eğik ilerler; çünkü ne tamamen akıl, ne tamamen duygu yönündedir. Bir yandan akışın yasasına boyun eğer, diğer yandan onu yönlendirir. Bilincin ...
Meraklı zihinler için bir buluşma noktası... Her yazımda düşündüren, ilham veren içeriklerle içsel bir yolculuğa çıkıyoruz. Hoş geldiniz.