Dışsal hayatımız çoğu zaman arz ve talep üzerinden şekillense de, derinlerdeki yaşam asıl ihtiyaçlarımıza göre biçim alır. Bizler, özümüzün ete kemiğe bürünmüş birer tezahürüyüz ve içimizde sonsuz bir potansiyel barındırırız. Bu potansiyel, zamanla doğan bir güneş gibi sabırla şekillenir. Ancak ne kadar çok tutunmaya çalışsak da, onu tam anlamıyla fark etmek için tüm tutunmaları bırakmak gerekir. Gerçek özgürlük, tutunacak bir "benlik" kalmadığında hissedilir; işte o zaman ışık içeri sızar. Gerçek ve aşkın mutluluk, dış dünyayı içsel bir farkındalıkla gözlemleyebilmekten ve içsel ışığımızın bu algıyı ve gerçekliği nasıl şekillendirdiğini fark etmekten doğar. Bu, varlığın özünü anlamaktır. O ışık zaten her zaman oradaydı; ama biz "ben" demekten vazgeçtiğimizde, onun varlığını derinden hissederek yaşarız. Zamanla içimizde parlayan bu ışığın varlığı, bir rüzgarın esintisi gibi hissedilir; bazen tatlı, bazen acı veren bu esinti her zaman mevcuttur. Her an farklı bir es...
Meraklı zihinler için bir buluşma noktası... Her yazımda düşündüren, ilham veren içeriklerle içsel bir yolculuğa çıkıyoruz. Hoş geldiniz.