Herkesin Bildiği, Kimsenin Anlamadığı Bir Kelime
Rüya…
Hepimizin bildiği, kimi zaman anlattığı, kimi zaman içinde kaybolduğu bir
kelime.
Ama gerçekten nedir rüya dediğimiz şey?
Bir gece ziyaretçisi mi?
Zihnin oyunu mu?
Yoksa ruhun kendiyle konuşması mı?
Gelin bu kadim kelimenin peşine düşelim: Hem dilin izlerini
sürelim, hem de sezgisel anlam alanlarını keşfedelim.
1. Rüya'nın Etimolojik Kökeni: “Görmek”
Bugün Türkçede kullandığımız “rüya” kelimesi,
**Arapça kökenli “رُؤْيَا” (ru’yâ)**dan gelir.
Bu kelime, “görmek” anlamına gelen “رَأَى” (raʾā) fiilinden
türetilmiştir.
Yani rüya, özünde “görü”, “görme hali”, hatta “manevî görme”
anlamını taşır.
Zaten klasik metinlerde de rüya çoğu zaman ilahi bir işaret, sembolik bir
mesaj, ya da içsel hakikatin perde arkasındaki yansıması olarak görülmüştür.
2. Halk Arasında Rüya:
Günlük hayatta rüya deyince genellikle iki şey anlaşılır:
- Uyurken
görülen görüntüler (bilinçaltı ürünleri)
- Güzel
bir hayal ya da hedef (örn: “Rüyalarımı gerçekleştirdim.”)
Ancak bu basit tanımlar, rüyanın derinlikli doğasını
açıklamaya yetmez. Çünkü rüya, hem bir görüştür hem de görülmeyenle temas
hâlidir. Bu noktada işin içine sezgi ve sembol girmeye başlar.
3. Kelimeyi Parçalayalım: Rü – Ya
Şimdi yapacağımız şey, kelimeyi sezgisel olarak iki parçaya
ayırmak:
“Rü” + “ya”
Ve burada ilginç bir kapı açılıyor. Çünkü Farsçada bu iki
parçanın da kendi anlamları var.
4. “Rü” (رو) – Farsça’da Yüz, Görünüş, Cephe
Farsçada “rü” (رو), yüz anlamına gelir. Aynı
zamanda yüzey, dış görünüş, hatta ön taraf gibi anlamlara da gelir.
Yani “rü”, bir şeyin bize dönük olan yüzünü ifade eder.
Rüya kelimesini bu gözle okuyunca:
Rü-ya → Yüz’ün Ya’sı
Görünenin bilinmeyenle diyaloğu.
5. “Ya” (یا) – Farsça’da Bağlaç ve Soru
“Ya”, Farsçada “veya” anlamına gelir. Aynı zamanda bazen
nida olarak “Ey!” şeklinde de kullanılır.
Bu yönüyle “ya”, hem bir seçenek sunar, hem de bir soru gibi
düşünülür.
O hâlde:
Rü – Ya
Yüz – Ya…
Bu yüz neyin yüzü?
Ya bu görünen, aslında saklı olanın maskesi mi?
6. Şiirsel ve Felsefi Yorum: Rüya = Öz’ün Görünen Yüzü
Bu sezgisel parçalama bize bambaşka bir anlam katmanı açar.
Rüya, yalnızca “görülen” değil, “özün kendini gösterdiği” bir yüzeydir.
Tıpkı aynaya bakarken gördüğümüzün sadece bir yansıma olması gibi, rüya da içsel
dünyanın dışavurumudur.
Ama her yansıma, gerçek değildir. Rüya, gerçek ile gerçek olmayan arasındaki o
ince çizgidir.
7. Rüya Bir Sorudur: Kim Görüyor? Ne Görüyor? Neden
Görüyor?
Rüya, belki de ruhun kendi kendine sorduğu bir sorudur.
“Ben kimim?”
“Bu yüz, kime ait?”
“Ya bu gördüğüm, aslında ben miyim?”
Rüya, Bilinç ile Bilinçdışının Buluştuğu Yerdir
"Rüya" kelimesine baktığımızda, onun sadece bir
dilsel yapı olmadığını,
aynı zamanda bir varoluş sorusu taşıdığını fark ederiz.
Gecenin sessizliğinde içimizden yükselen o görüntüler,
belki de bizim içimizdeki “görünmeyen yüz”dür.
Ve her rüya, görünmeyene atılmış bir bakıştır.
Bir çağrıdır:
“Ey yüz… Ya sen aslında ben misin?”
Yorumlar