Ana içeriğe atla

Hiç: Sessizlikte Saklı Varlık



Gün gelir hiçbir şey yapmadığınızı fark edersiniz. O gün, aslında hayatın en sessiz ama en anlamlı anlarından biridir. Boş bir tencere, ışığı kısılmış bir oda, zihnin kıyısında yankılanan bir kelime: hiç. Yokluk gibi görünen, ama belki de varlığın en saf hali olan bu kelimeye birlikte yakından bakalım. Çünkü bazen “hiç” olmak, her şey olmaktan daha fazlasıdır.


Sisli Bir Akşamın İçinde “Hiç”i Bulmak

Akşamın solgun ışıkları altında boş bir tencere duruyordu. “Hiç,” dedim kendi kendime, “bu akşam ne yaptım?” Kelime hafif bir fısıltıydı ama zihnimde bir çınlama gibi yankılandı. Hiçbir şey yapmamıştım, evet. Ama “hiçbir şey” yapmak da bir şeydi. Tıpkı denizin kıyıya sessizce vurup kaybolan dalgaları gibi… İz bırakmadan, ama varlığını inatla hissettirerek.

“Hiç” sadece yokluk değil; tanımsızlık, alışılmışın dışında bir varlıktı. Tıpkı geceyi sarmalayan sis gibi: görünmez ama her şeyi kuşatan…


“Hiç”in Yüzleri: Bir Kelimenin Çok Katmanlı Hâli

“Hiç”i birçok yerde, birçok anlamda kullanıyoruz:

  • “Bu masa hiç güzel değil” → Beklentinin boşa çıkışı.

  • “Bu konu hiç ilgimi çekmiyor” → Bilinçli uzak duruş.

  • “İçimde hiç umut kalmadı” → Duygusal tükeniş.

  • “Sanki hiç yaşamamış gibiyiz” → Anlamını yitirmiş geçmiş.

  • “Kendimi hiç gibi hissediyorum” → Görülmeyen, yok sayılan benlik.

Bu örneklerde “hiç”, sadece eksiklik değil; aynı zamanda varlıkla çatışan, bazen özgürleştiren bir boşluk haline dönüşür.


Boşlukta Yankılanan Sessizlik

Şehir ışıklarının uzağında bir gece… Ay, karanlıkta bir kılıç gibi parlıyor. Yolun kenarında bir nehir akıyor. Yüzeyde hafif bir titreme, ama altında derin, durgun bir bilinmezlik… “Hiç” de bu nehir gibi: yüzeyde sessiz, ama içinde sonsuz anlamlar taşıyan bir derinlik.

“Hiç”le kalınca fark edilir ki, ne çok şey taşınmıştır fazladan. Zihinle, unvanla, unutmamakla, başarmakla... Oysa “hiç” olmak, yüklerini yere bırakmaktır. Omuzların hafiflediğini hissettiğin o anda, belki de ilk kez kendinle baş başa kalırsın.


Hiç’in İçindeki Huzur

Bilinç “hiç”i gerçekten anladığında acı değil huzur doğar. Çünkü o an “hiç”in yokluk değil, fazlalıktan kurtuluş olduğunu görürsün. Gürültünün bittiği yerde, tanımların dağıldığı yerde, içindeki öz nefes almaya başlar.

“Hiç” artık bir eksiklik değil; sadeleşmiş, arınmış bir varlıktır. Ne görünmek ister, ne gizlenmek... Sadece “olmak” ister.


 Hiç’le Barışmak

Hiç’le barışmak, artık hiçbir şey olmaya çalışmamaktır. Sadece olmaktır. Sessizliğin içinde yankılanan bir hayat gibi. Cevaplar değil, sorular kucaklanır. Gökyüzünün boşluğu korkutmaz artık; çünkü o boşlukta yıldızlar parlar.

Ve şimdi sana soruyorum:

Sen hiç oldun mu?
Bir tanıma sığmadığın, hiçbir kelimenin seni tam olarak anlatamadığı o anı hatırlıyor musun?

İşte o an, sen zaten vardın.
En saf hâlinle.
Ve belki de ilk kez başlıyorsun…


Sizi tefekkür yolculuğunda kelimelerin ötesine geçen bir arayış içinde. Bu yazıda “hiç” kavramıyla beraber kendi sessizliğinizde bir keşfe davet ediyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AMAK-I HAYAL

Amak-ı Hayâl Yorumlu Özeti (1) Bölüm ..Kemal Gökdoğan SUNU: Kendi döneminin bilim, felsefe ve tasavvuf düzeyinin çok üstünde olan bu değerli eserin daha kolay okunup anlaşılması için farklı bir adaptasyon çalışması yaptık.Satırlarda, paragraflarda ve sayfada anlatılan her fikri açarak özetledik. Zamanınızdan tasarruf edebilmeniz amacıyla, edebi tasvirleri anlamı eksiltmeyecek şekilde ya özetledik ya da çıkardık. Tasavvufçuların anlatım tekniğinde bir harf, bir kelime, bir cümle veya bir kavram ile başlı başına bir kitap teşkil edecek kadar bir konuya kısaca işaret etmek özelliği vardır..Meselâ:Aynalı Baba’nın başına taktığı külah üzerindeki yapışık ayna parçaları;insanın Kâinatın merkezi olduğuna, tüm esmâ ve sıfatları beyninde cem edebileceğine,sonsuz ve sınırsız boyutların her birisinin beynimize iz düşümü olduğuna işaret vardır. Ayna ve teneke parçalarının parlaması, ışığı yansıtması mecazında insan bilincinin (nokta’nın ya da B’nin) holografik bir açılımla sonsuz sınırsız boyutla...

M.S. 2150 Thea Alexander - 1. Bölüm

Dün gece bir başka zamanda - bir başka yerde - bir başka bedende uyandım! Tatlı mavi bir gökyüzünün altında, küçücük bir çimenliğin ortasında yatıyordum. Çıplak bedenim ürperiyordu. Ne hoş bir özgürlük! Ayağa sıçradım, koşuyordum, hiç yorgunluk duymadan koşuyor, koşuyordum. Yine iki bacağım olduğunu fark edince gözlerim sevinç yaşlarıyla doldu. Dört yıl önce Vietnam' da yitirdiğim bacağım geri gelmişti. Bedenim sağlamdı, kusursuzdu, yara izlerim yok olmuştu! Düş mü görüyordum? Bir patika boyunca koşuyordum, birden önümde ışıltı saçan gerçek bir kadın belirdi. "Seni uzun süredir bekliyordum Jon Lake" dedi, "Adım Lea." Dile getiremediğim düşüncelerimi yanıtlayarak "İki Jon Lake var" diye açıkladı, "biri 1976'da uyuyor, diğeri burada M.S. 2150 yılı diyebileceğin bir zamanda bu kadar hoşlandığın bir bedenle -senin o eşsiz elektronik varlığını, yani gerçek 'sen'i barındıran astral ya da ruhsal bedeninle yanımda duruyor." "Burada k...

ÖZGÜR DÜNYA GERÇEĞİ ECHELON nedir?

      ECHELON, 5 devletin (ABD, Ingiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda) istihbarat örgütlerinin dünya üzerindeki iletisim sistemlerini denetlemekiçin kurdukları ortak projenin kod adidir. ECHELON projesinin temelleri  1947'deki UKUSA anlasmasıyla atılmıs, ve 1971'de hayata geçmesinden günümüze dek kapsamını ve kullandıgı teknolojileri sürekli genisletmistir. Liderligini ABD Milli Güvenlik Dairesi NSA'in yaptıgı ECHELON'un bugün telefon görüsmeleri, emailler, internet baglantilari, uydu haberlesmeleri gibi akla gelebilecek tüm modern iletisim sistemlerini büyük oranda denetledigine inanılmaktadır.                                                        ECHELON nasıl çalısır?...