Ana içeriğe atla

Rakamların Dünyası

 


Genel anlamda, hayatımızı ve buna bağlı olarak yaşayışımızı belirleyen birçok faktörü, bize öğretildiği gibi kabul ederiz. Bu temeller üzerine her şeyi kavramaya, anlamaya ve yaşamaya çalışırız. Ancak asıl en büyük hatamızın temeli, sorgulamamamızdan kaynaklandığını unuturuz.

Rakamlar da bize öğretilmiştir; diğer öğretilenler gibi. "Oğlum, bir, iki," diye başlar, sonra üç, sonra dört deriz, ve böyle gider, sonsuzluğa...

Hiç durup düşünmeyiz: bir ve ikiyi, üç ve dördü. Her şeyin aslında bir olduğunu, diğerlerinin birin yansımaları olduğunu, evrende **"iki"**nin olmadığını... Ne görürsen gör, orijinal değer birdir. Her şey sadece kendi yansımasıdır ve yine kendisi olabiliyor. Kendi başına "iki" diye bir şey yoktur; hep soldakinin değeriyle kendi değeri olan bir eklenerek yeni bir değer oluşturuluyor. Ve böylece sonsuzluğa uzanıyor.

Farklılıklar işte burada başlıyor: bir olanın iki görünüşü, sonra üç, sonra dört... Ancak her birinin altında yatan orijinal değer yine birdir. Bu, rakamlar gibi görünüşlerde saklıdır. Farklı bir değer olduğunu düşünmeye başlar, bunun üzerine dünyalar kurarız. "Ben, sen, o..." deriz. Bak, bir, iki, üç çıktı. Sayamayacağımız dünyalar. İstersen rakamlar de, istersen başka bir şey; ne dersen de. Ama şunu unutma: bir şeyi sorgulamadan, sadece kopyalarla yaşayamazsın. İnceleyerek, araştırarak ilerleyebilirsin; aksi halde isimde, şekilde ve rakamlarda takılıp kalırsın. "Benim dünyam, benim dünyam," diyerek geçirirsin.

Unutma! Orijinal değerini ve evrende "iki" olmadığını...



Örnek:
1 1 1,1,1,1,1,1,1,1 - Orijinal değer
0,1,2,3,4,5,6,7,8,9 - Kodsal değerler

Sizin anlayacağınız, evrende "2" diye bir kavram yok; sadece 1+1 var. Hepimiz bir olanın yansımalarıyız. Doğru mu anladım? O düşünce bile soyut. Çünkü evrende sadece bir tane "bir" vardır.


Daha somut düşünebilmeniz için bir örnek: Siz Fatma’sınız. Farklı giysiler ve peruklar takarak oyun oynuyorsunuz. "Ben şimdi Ayşe oldum," diyorsunuz. Ama bunun bir oyun olduğunu biliyorsunuz. Her zaman hangi kılığa girerseniz girin, kendinizin Fatma olduğunu hep biliyorsunuz. Ve bu asla değişmez. Çünkü evrende sadece bir var. O da sizsiniz. İsminiz, kullandığınız bir peruk gibi. Anlayacağınız, bu basit bir gerçektir.

Bu makale, varoluşun sırrını bir nebze açıklıyor. Çünkü "bir" kavramını anlayamayan, evreni ve kendini anlayamaz. Bazen gerçek, inanamayacağınız kadar basit ve yanı başınızdadır. Sadece dikkat etmemişsinizdir.


Son Düşünceler:

Kur’an’ın hükümleri kıyamete kadar geçerlidir. Kişi, varlığının olmadığını anladığı an kıyameti kopar ve kişi "ölür." Ancak her zorlukta bir kolaylık olduğu gerçeğine dayanarak, daha iyisi için neler mümkün diye soruyorum. Bu yüzden, kolaylıkla yol almayı seçiyorum.


BİR: EVRENİN DİLİ VE VAROLUŞUN SIRRI

Her şey bir başlangıçtan gelir. Her ne kadar farklı görünseler de, evrendeki her varlık ve olay, aslında aynı kaynağın farklı yansımalarıdır. Bu kaynak, "bir"dir. Bir, sadece bir sayı değildir; evrenin dilidir, varoluşun sırrıdır ve hayatın özüdür. Şimdi, bu birliği anlamaya çalışalım.


1. Rakamların Ardındaki Gerçek

Rakamlar bize öğretilirken, onları bağımsız varlıklar olarak algılarız: bir, iki, üç... Ancak gerçekte, "iki" diye bir şey yoktur. İki, birin kendisiyle toplamından ibarettir (1+1). Üç, yine birin başka bir yansımasıdır (1+1+1). Sonsuzluğa kadar giden her rakam, aslen birin farklı kombinasyonlarından oluşur.

Bu, sadece matematiksel bir gerçek değil, aynı zamanda yaşamın bir metaforudur. Evrende gördüğümüz her şey –insanlar, hayvanlar, dağlar, yıldızlar– aslında tek bir kaynaktan türemiştir. Farklı isimler ve formlar versek de, hepsi birin parçasıdır.


2. Doğadaki Teklik: Atomdan Evrene

Modern bilim, doğadaki birliği açıkça ortaya koyar. Örneğin, tüm maddeler atomlardan oluşur. İnsan vücudu, bir taş, bir ağaç veya bir yıldız, hepsi aynı atomik yapı taşlarını paylaşır. Farklı olan, bu atomların dizilimidir. Yani, görünürde farklı olan her şey, aslında aynı malzemeden yapılmıştır.

Kuantum mekaniği ise daha ileri gider: Her şey, temelde enerji ve titreşimlerden ibarettir. Maddenin katı bir formu bile yoktur; her şey, bir enerji alanının yoğunlaşmasından ibarettir. Bu, evrenin birliğini bilimsel açıdan kanıtlar.


3. Kimlik Oyunu: Fatma ve Ayşe

Hayat, bir tür kimlik oyununa benzer. Diyelim ki adınız Fatma. Giysiler değiştirir, peruk takarsınız ve "Ben şimdi Ayşe oldum," diyebilirsiniz. Ancak bu, sadece bir oyundur. Hangi kılığa girerseniz girin, asıl kimliğiniz –Fatma– değişmez.

Aynı şekilde, biz insanlar da farklı isimler, roller ve özelliklerle dünyada yer alırız. Kimimiz öğretmen, kimimiz öğrenci, kimimiz anne, kimimiz çocuk olabiliriz. Ancak bu roller, sadece bir oyunun parçalarıdır. Asıl olan, hepimizin paylaştığı tek bir öz: Varoluş.


4. Mistisizm ve Birlik Anlayışı

Doğu felsefesi ve mistisizm, birlik kavramını yüzyıllardır öğretiyor. Hinduizm'de her şeyin Brahman'dan geldiğine inanılır. Tasavvufta ise her şey Allah'ın bir tecellisi olarak görülür. Bu öğreti, kişisel benliklerimizin yanılsama olduğunu ve asıl gerçeğin tek bir öz olduğunu vurgular.

Zen Budizmi'nde de benzer bir anlayış vardır: Aydınlanma, uzak diyarlarda ya da karmaşık ritüellerde değil, şu anda tam olarak burada bulunmaktır. Çünkü her şey, zaten bir bütündür.


5. Pratik Hayatta Birlik: Hoşgörü ve Barış

Birlik anlayışı, yalnızca felsefi spekülasyon olarak kalmamalıdır. Bu bakış açısı, günlük hayatta da büyük bir değişim yaratabilir. Eğer herkesin özünde aynı olduğunu kabul edersek, başkalarına karşı daha hoşgörülü ve empatik davranabiliriz.

Örneğin, bir tartışmada karşı tarafı "farklı" olarak görmektense, onun da aynı kaynağın bir yansıması olduğunu düşünmek, çatışmayı yumuşatabilir. Aynı şekilde, toplumsal barış ve uyum için de bu anlayış büyük önem taşır.


6. Basit Gerçekler, Derin Anlamlar

Bazen gerçek, inanamayacağımız kadar basittir. Evrenin sırrı, uzak galaksilerde ya da derin okyanuslarda saklı değildir. Tam tersine, yanımızda, hatta içimizdedir. Gözlem yapmak, sorgulamak ve farkındalık geliştirmek, bu gerçeği keşfetmemizi sağlar.

Unutmayın: Her şey, birin farklı yansımalarıdır. Siz de bu birliğin bir parçasısınız. Ne giydiğiniz, ne söyledikleriniz, ne yaptığınız önemli değildir; çünkü asıl olan, sizin özünüzdür. Ve bu öz, evrenin her zerresiyle bağlantılıdır.


Sonuç: Birlikte Bir Olmak

"Bir" kavramı, sadece bir felsefi düşünce değildir; aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Her şeyin bir olduğunu anlamak, bizi daha bilge, daha merhametli ve daha farkında bireyler haline getirir.

Eğer bir ormanda yürürken bir yaprağa dokunursanız, aslında evrenin tamamına dokunuyorsunuz demektir. Çünkü o yaprak, ağacın bir parçasıdır; ağaç, toprağın bir parçasıdır; toprak, dünyanın bir parçasıdır; dünya ise evrenin bir parçasıdır. Ve evren? O da birin yansımasıdır.


Siz de birsiniz. Biz de biriz. Hepimiz biriz.

Birliğe ulaşmak için uzaklara gitmeye gerek yok. Sadece durup, etrafınıza ve iç dünyanıza bakın. Gerçek, hep orada olmuştur. Umarım bu makale, size ilham verici ve düşündürücü gelmiştir!



 İndirmek isterseniz : tıklayın

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Ağzınıza yüreğinize sağlık Mehmet kardeşim teşekkürler kendimden kendime 🙏

Bu blogdaki popüler yayınlar

AMAK-I HAYAL

Amak-ı Hayâl Yorumlu Özeti (1) Bölüm ..Kemal Gökdoğan SUNU: Kendi döneminin bilim, felsefe ve tasavvuf düzeyinin çok üstünde olan bu değerli eserin daha kolay okunup anlaşılması için farklı bir adaptasyon çalışması yaptık.Satırlarda, paragraflarda ve sayfada anlatılan her fikri açarak özetledik. Zamanınızdan tasarruf edebilmeniz amacıyla, edebi tasvirleri anlamı eksiltmeyecek şekilde ya özetledik ya da çıkardık. Tasavvufçuların anlatım tekniğinde bir harf, bir kelime, bir cümle veya bir kavram ile başlı başına bir kitap teşkil edecek kadar bir konuya kısaca işaret etmek özelliği vardır..Meselâ:Aynalı Baba’nın başına taktığı külah üzerindeki yapışık ayna parçaları;insanın Kâinatın merkezi olduğuna, tüm esmâ ve sıfatları beyninde cem edebileceğine,sonsuz ve sınırsız boyutların her birisinin beynimize iz düşümü olduğuna işaret vardır. Ayna ve teneke parçalarının parlaması, ışığı yansıtması mecazında insan bilincinin (nokta’nın ya da B’nin) holografik bir açılımla sonsuz sınırsız boyutla...

M.S. 2150 Thea Alexander - 1. Bölüm

Dün gece bir başka zamanda - bir başka yerde - bir başka bedende uyandım! Tatlı mavi bir gökyüzünün altında, küçücük bir çimenliğin ortasında yatıyordum. Çıplak bedenim ürperiyordu. Ne hoş bir özgürlük! Ayağa sıçradım, koşuyordum, hiç yorgunluk duymadan koşuyor, koşuyordum. Yine iki bacağım olduğunu fark edince gözlerim sevinç yaşlarıyla doldu. Dört yıl önce Vietnam' da yitirdiğim bacağım geri gelmişti. Bedenim sağlamdı, kusursuzdu, yara izlerim yok olmuştu! Düş mü görüyordum? Bir patika boyunca koşuyordum, birden önümde ışıltı saçan gerçek bir kadın belirdi. "Seni uzun süredir bekliyordum Jon Lake" dedi, "Adım Lea." Dile getiremediğim düşüncelerimi yanıtlayarak "İki Jon Lake var" diye açıkladı, "biri 1976'da uyuyor, diğeri burada M.S. 2150 yılı diyebileceğin bir zamanda bu kadar hoşlandığın bir bedenle -senin o eşsiz elektronik varlığını, yani gerçek 'sen'i barındıran astral ya da ruhsal bedeninle yanımda duruyor." "Burada k...

ÖZGÜR DÜNYA GERÇEĞİ ECHELON nedir?

      ECHELON, 5 devletin (ABD, Ingiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda) istihbarat örgütlerinin dünya üzerindeki iletisim sistemlerini denetlemekiçin kurdukları ortak projenin kod adidir. ECHELON projesinin temelleri  1947'deki UKUSA anlasmasıyla atılmıs, ve 1971'de hayata geçmesinden günümüze dek kapsamını ve kullandıgı teknolojileri sürekli genisletmistir. Liderligini ABD Milli Güvenlik Dairesi NSA'in yaptıgı ECHELON'un bugün telefon görüsmeleri, emailler, internet baglantilari, uydu haberlesmeleri gibi akla gelebilecek tüm modern iletisim sistemlerini büyük oranda denetledigine inanılmaktadır.                                                        ECHELON nasıl çalısır?...