“Bir” kelimesi, insan aklının kavrayabileceği en küçük işarettir.
Ama bu küçük işaretin ardında, kavranamayan bir sonsuzluk gizlidir.
Matematik, “bir”i ölçünün temeli kılar;
fizik, “bir” olmadan kanun yazamaz;
zihin, “bir” olmadan evreni anlayamaz.
Fakat kalp bilir ki:
“Bir” yalnızca sayılar arasındaki bir değer değil,
sonsuzluğun anlaşılabilmesi için açılan bir kapıdır.
Sonsuzluk doğrudan kavranamaz.
İnsan bilinci, onu idrak edebilmek için önce bir basamak ister.
İşte “bir” bu yüzden vardır:
Sonsuzu, somut bir işarete indirerek idrak yolunu açar.
Bir besteci, kalbinde sınırsız melodileri hisseder.
Ama o sınırsızlığı dile getirmek için, önce tek bir notayı yazar,
tek bir söz söyler, tek bir beste yapar.
Ve o “bir” beste, aslında sonsuz duygunun somutlaşmış hâlidir.
Evren de böyledir:
Biz ona “bir” deriz, kavrayabilelim diye.
Ama hakikatte o, sonsuzun tezahüründen başka bir şey değildir.
“Bir” — işte bu yüzden, hem ölçülebilir bir sayı,
hem de sonsuzluğa açılan bir pencere,
hem de Allah’ın birliğinin somut âlemdeki yankısıdır.
Yorumlar