Ana içeriğe atla

Güfteden Hakikate Açılan Kapı

 



Her söz, sahibinin kalbinden bir iz taşır.

“Ben bir yolcuyum. Bu güfte, benim bahçemden bir koku. Sizinki farklı kokabilir.”

Bu güfte, bir gönül bahçesinden, Hakikat’in kokusuna doğru yürüyen bilincin adımlarını anlatır. Her gül bir farkındalık, her rüzgâr bir nefes, her “ten” bir tecellidir. İnsan, sevdikçe birliğe yaklaşır; ayrılık sanrısı, ilâhî kokunun içinde erir.

 

Yârimin Bahçesi / Açılmış gülleri, / Kokusun sarar canım tenleri.

Burada “Yâr” ilâhî sevgili — yani hakikatin kendisi. “Bahçe”, insanın iç âlemi; gönül bahçesi. “Güller” ise bu bahçede açan farkındalık çiçekleri, kalbin idrakleri. “Canım tenleri” ifadesiyle, artık ilâhî kokunun — yani varlığın özündeki nurun — maddeye, bedene, duyulara sinmesini anlatıyor. Yani bilinç, maddeyi reddetmiyor; onda tecelliyi kokluyor.

 

Güllerin kokar, / Rüzgârın eser, / Kokusun sarar nazlı tenleri.

Burada “rüzgâr”, Ruh’un nefesidir. İlâhî nefestir (Nefes-i Rahmânî). Rüzgâr eser, gül kokar — yani varlık nefes aldıkça, Yaradan’ın kokusu duyulur. “Ten” hâlâ ayrı bir benlik gibi görünse de, “nazlı” sıfatı onun kırılganlığını ve ilâhî tecelliye karşı çekingenliğini gösterir. Bu, bilincin hâlâ yolun başında olduğunu, henüz birliğe tam eremediğini ima eder.

 

Hor görme, sev sen, / Ayırma bir sev, / Güllerim gör sev, canım tenleri.

Burada “hor görme” nefsin arınma sürecinde karşılaştığı ikiliği işaret eder. Zira insan, bedeni hor görerek ruhu yüceltmek ister; ama hakikat “bir”dir. “Sev sen, ayırma bir sev” derken, Ruh ile bedeni, görünürle görünmezi birleştiren bakışı önerir. “Gör sev” – yani görerek sev, bilinçli sev. Kör bir sevgi değil, farkındalıklı bir teslimiyet.

 

Aşkındır kalbe, / Aşkında gülde, / Aşkına sarar / Kokusu tenleri.

Artık aşkın kaynağı fark edilmiştir. Aşk kalptedir, ama aynı zamanda güldedir – yani her şeyde, her varlıkta. Aşk, ilâhî bağdır. Bu bağ teni sarar; maddeyi aşkınla kutsar. Yani Ruh maddeye nüfuz etmiştir; “kalp” ile “ten” artık ayrık değildir.

 

Geçtin mi yazdan, / Ayazdan, kıştan, / İniş yokuştan, / O laftan, sözden.

Bu kısım bilinç yolculuğunun sınavlarıdır. Yaz – bolluk ve rehavet, Ayaz – yalnızlık, Kış – donukluk, İniş-yokuş – varlık ve yokluk halleri, “Laf ve söz” – zihin düzeyindeki bilgi. Yani bilincin, hakikate ermeden önce geçtiği tüm zahirî mevsimlerdir bunlar. Kişi bu merhaleleri aştığında, sessizlik bilgeliğe dönüşür.

 

Geçtin mi kıylü kalden, / Dökülmüş külden? / Gel artık, bil sen.

“Kıylü kal” (yani dedikodu, laf, tartışma) zihnin labirentidir. “Kül” ise yanmış nefsin kalıntısı. Artık söz bitmiş, benlik yanmış, kül olmuştur. “Gel artık, bil sen” — işte bu, ‘kendini bilen Rabbini bilir’ sırrına çağrıdır. Burası satrançta şahın kendi merkezine döndüğü andır.

 

Bahçeme bir gez, / Gönlümü bir süz, / Unutmam sana söz, / Sen canım, ayrı görme.

Bu, varlığın kendi içindeki tanıklığa dönüşüdür. “Bahçeme gez” – kendi gönül bahçende dolaş. “Gönlümü süz” – kalbini temaşa et, dışarı değil içeri bak. “Unutmam sana söz” – bu, Ruh’un nefse vaadidir: seni bırakmam, seni kendimde birleştireceğim. “Sen canım, ayrı görme” – ayrılık vehmidir; aslında her şey bir can’dır.

 

Kalbinde bil sev, / Kalbinde gör sev, canım tenleri.

Artık merkez bulunmuştur. Kalpte bilmek, kalpte görmek, kalpte sevmek… Bu, “marifet” makamıdır. Ten, artık bir perde değil; nurun aynasıdır. “Canım tenleri” – madde, ruha düşman değil; onun tecellisidir.

 

Aşk, bahçeden bahçeye gezmez; o, her bahçede aynı kokuyu taşır.
İnsan, kendi kalbinde o kokuyu duyduğunda, artık hiçbir şey dışarıda değildir.
Bu güfte, bir hatırlayıştır:
Gör, bil, sev… çünkü her şey O’dur.

“Bu güfte ve tefsir, kendi tefekkürümden doğmuştur. Hakikat yolculuğunda bir yolcunun notlarıdır. Siz de kendi bahçenize bakın.”




**Yârimin Bahçesi**


Yârimin Bahçesi

Açılmış gülleri,

Kokusun sarar canım tenleri.

 

Güllerin kokar,

Rüzgârın eser,

Kokusun sarar nazlı tenleri.

Hor görme, sev sen,

Ayırma bir sev,

Güllerim gör sev, canım tenleri.

 

Aşkındır kalbe,

Aşkında gülde,

Aşkına sarar

Kokusu tenleri.

 

Geçtin mi yazdan,

Ayazdan, kıştan,

İniş yokuştan,

O laftan, sözden.

 

Geçtin mi kıylü kalden,

Dökülmüş külden?

Gel artık, bil sen.

 

Bahçeme bir gez,

Gönlümü bir süz,

Unutmam sana söz,

Sen canım, ayrı görme.

 

Güllerin kokar,

Rüzgârın eser,

Kokusun sarar nazlı tenleri.

Hor görme, sev sen,

Ayırma bir sev,

Güllerim görsen, canım tenleri.

 

Aşkındır kalbe,

Aşkındır gülde,

Aşkına döner

Kokusun nazlı tenleri.

 

Bahçeme bir gez,

Gönlümü bir süz,

Unutmam sana söz,

Sen canım, ayrı görme.

 

Güllerin kokar,

Rüzgârın eser,

Kokusun sarar nazlı tenleri.

Hor görme, sev sen,

Ayırma bir sev,

Güllerim görsen, canım tenleri.

 

Aşkındır kalbe,

Aşkındır gülde,

Aşkına döner

Kokusun nazlı tenleri.

 

Kalbinde bil sev,

Kalbinde gör sev, canım tenleri.

 

Kalbinde bil sev,

Kalbinde gör sev, canım tenleri.

“ Bu güfte, benim bahçemden bir koku. ”

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AMAK-I HAYAL

Amak-ı Hayâl Yorumlu Özeti (1) Bölüm ..Kemal Gökdoğan SUNU: Kendi döneminin bilim, felsefe ve tasavvuf düzeyinin çok üstünde olan bu değerli eserin daha kolay okunup anlaşılması için farklı bir adaptasyon çalışması yaptık.Satırlarda, paragraflarda ve sayfada anlatılan her fikri açarak özetledik. Zamanınızdan tasarruf edebilmeniz amacıyla, edebi tasvirleri anlamı eksiltmeyecek şekilde ya özetledik ya da çıkardık. Tasavvufçuların anlatım tekniğinde bir harf, bir kelime, bir cümle veya bir kavram ile başlı başına bir kitap teşkil edecek kadar bir konuya kısaca işaret etmek özelliği vardır..Meselâ:Aynalı Baba’nın başına taktığı külah üzerindeki yapışık ayna parçaları;insanın Kâinatın merkezi olduğuna, tüm esmâ ve sıfatları beyninde cem edebileceğine,sonsuz ve sınırsız boyutların her birisinin beynimize iz düşümü olduğuna işaret vardır. Ayna ve teneke parçalarının parlaması, ışığı yansıtması mecazında insan bilincinin (nokta’nın ya da B’nin) holografik bir açılımla sonsuz sınırsız boyutla...

M.S. 2150 Thea Alexander - 1. Bölüm

Dün gece bir başka zamanda - bir başka yerde - bir başka bedende uyandım! Tatlı mavi bir gökyüzünün altında, küçücük bir çimenliğin ortasında yatıyordum. Çıplak bedenim ürperiyordu. Ne hoş bir özgürlük! Ayağa sıçradım, koşuyordum, hiç yorgunluk duymadan koşuyor, koşuyordum. Yine iki bacağım olduğunu fark edince gözlerim sevinç yaşlarıyla doldu. Dört yıl önce Vietnam' da yitirdiğim bacağım geri gelmişti. Bedenim sağlamdı, kusursuzdu, yara izlerim yok olmuştu! Düş mü görüyordum? Bir patika boyunca koşuyordum, birden önümde ışıltı saçan gerçek bir kadın belirdi. "Seni uzun süredir bekliyordum Jon Lake" dedi, "Adım Lea." Dile getiremediğim düşüncelerimi yanıtlayarak "İki Jon Lake var" diye açıkladı, "biri 1976'da uyuyor, diğeri burada M.S. 2150 yılı diyebileceğin bir zamanda bu kadar hoşlandığın bir bedenle -senin o eşsiz elektronik varlığını, yani gerçek 'sen'i barındıran astral ya da ruhsal bedeninle yanımda duruyor." "Burada k...

ÖZGÜR DÜNYA GERÇEĞİ ECHELON nedir?

      ECHELON, 5 devletin (ABD, Ingiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda) istihbarat örgütlerinin dünya üzerindeki iletisim sistemlerini denetlemekiçin kurdukları ortak projenin kod adidir. ECHELON projesinin temelleri  1947'deki UKUSA anlasmasıyla atılmıs, ve 1971'de hayata geçmesinden günümüze dek kapsamını ve kullandıgı teknolojileri sürekli genisletmistir. Liderligini ABD Milli Güvenlik Dairesi NSA'in yaptıgı ECHELON'un bugün telefon görüsmeleri, emailler, internet baglantilari, uydu haberlesmeleri gibi akla gelebilecek tüm modern iletisim sistemlerini büyük oranda denetledigine inanılmaktadır.                                                        ECHELON nasıl çalısır?...